• Yarım uyaktaki ünsüzlerden biri, diğer dizelerdeki uyak sağlayan iki ünsüzle boğumlama noktası bakımından benzeşirse, bu durumda yarım uyak biraz daha zayıflar. Fakat bu durumdaki dizeler arasında da yarım uyak var sayarız; çünkü uyak tanımında "en az iki dize arasındaki ses benzerliği"nden söz edilmektedir.
Âdet budur: Yâre varan söylenir.
Dağ başı dumandır hey kara gözlüm.
Şiirin ahengi - g- ünsüzü ve boğumlama noktası buna yakın olan -y- ünsüzü ile sağlanmış.
Şiirin ahengi, dize sonlarında belli aralıklarla yinelenen bir ünsüz ve bir ünlü ile sağlanıyorsa buna tam uyak denir.
Yukarıdaki örnekte kâmil, câhil sözcüklerindeki -i- ünlüsü ve -l- ünsüzü şiirin uyağını oluşturmaktadır.
• Arapçadan, Farsçadan Türkçeye geçen sözcüklerdeki uzun ünlülerle sağlanan uyak da tam uyak sayılır. Eski şiirimizde kültürlü şairler tam uyağı bol bol kullanmışlardır.
Yukarıdaki örnekte şair gûyâ, şeydâ sözcüklerindeki -â- ünlüsü ile şiirin uyağını sağlamıştır. Şiirin uyağı tam uyaktır.
• Bir de tam uyaktaki ünsüzlerden biri, diğer dizelerde uyak sağlayan iki ünsüzle benzeşirse ya da ünlülerden biri, diğer dizelerde uyak sağlayan iki ünlüyle boğumlama noktası bakımından benzeşirse, tam uyak biraz zayıflar. Fakat yine de dizeler arasında tam uyak var sayılır.
Pire Destanı'ndan
Mutaflar hep derildiler şaştılar,
Görüldüler et hamalları kaçtılar,
Ayağına yüz çift manda koştular,
Gövdesi çok, çekilecek hal değil
Aşık Ömer
Örneğimizde şiirin ahengi, -ş- ünsüzü ile boğumlama noktası ş'ye yakın olan -ç- ünsüzü ve -a- ünlüsü ile boğumlama noktası a' ya yakın olan -o- ünlüsü; yani aş, aç, oş ses ikilileri ile sağlamış.
Zengin Uyak
Şiirin ahengi, dize sonlarında, belli aralıklarla yinelenen ikiden çok sesle sağlanıyorsa buna zengin uyak denir. Divan şiirinde ve çağdaş şiirde bol bol kullanılır.
Şâm-ı zülfünle gönül Mısrı harâb oldı diyu
Sana iletdi kebûter haberi döne döne
Sen durub raks idesen karşuna ben boynum eğem
İne zülfün koça sen sîm-beri döne döne
Necâti
Yukarıdaki örnekte şiirin ahengi haberi, beri sözcüklerindeki -b-, -e-, -r-, -i- ses birliği ile sağlanmıştır, şiirin uyağı zengin uyaktır.
• Arapçadan, Farsçadan Türkçeye geçen sözcüklerdeki bir ünsüz ve bir uzun ünlü ile sağlanan uyak da zengin uyak sayılır.
Yandı dü cihân âteş-i âhumla ve lîkin
Ben senün eyâ şâh-ı cihân yandum elünden
Şol sunduğun âteş midir ey sâkî bana kim
Sen aldın ele câm hamân yandum elünden
Ahmet Paşa
Şiirin ahengi, -â- uzun ünlüsü ve -n- ünsüzü ile sağlandığından zengin uyak sayılır.
• Zengin uyaktaki ünsüzlerden biri, diğer dizelerde uyak sağlayan iki ünsüzle ya da ünlülerden biri, diğer dizelerde uyak sağlayan iki ünlüyle boğumlama noktası bakımından benzeşebilir. Bu durumda zengin uyak biraz zayıflar; fakat yine de dizeler arasında zengin uyak var sayılır.
Mani
Kekliği bıçakladım,
Tüyünü saçakladım.
Yari koynumda sandım,
Yastığı kucakladım.
Şiirin ahengi -ç- ünsüzü, boğumlama noktası ç 'ye yakın olan -c- ünsüzü ve -a- ünlüsüyle sağlanmıştır.
Tunç Uyak
Bir dizenin sonundaki bir sözcük başka bir dizenin sonundaki sözcüğün sonunda geçiyorsa, buna tunç uyak denir. Cinaslı uyak aynı zamanda bir söz sanatıdır. Halk şirinde, divan şiirinde ve çağdaş şiirde bol bol kullanılır.
Gözlerin mavi mine,
Vuruldum perçemine.
Aşkın beni çevirdi,
Aslı'nın Kerem'ine
Yusuf Ziya Ortaç
Cinaslı Uyak
Şiirin ahengi, dize sonlarında belli aralıklarla yinelenen sesteş sözcüklerle sağlanıyorsa, buna cinaslı uyak denir. Aynı zamanda bir söz sanatı olan cinaslı uyak Halk şirinde, Divan şiirinde ve çağdaş şiirde bol bol kullanılır:
Avluya kuyu kazdım,
İçine düşeyazdım.
Ayrılık mektubunu
Hem ağladım hem yazdım.
Redif
Yukarıdaki örneklerde uyak oluşturan ses ya da sesler koyu gösterildi. Birçoğunda koyu seslerden sonra da harf kaldı. İşte bu sesler rediftir. Şiirde ahengi sağlamak için dize sonlarında benzeştirilen seslerin anlamları ya da görevleri aynı ise bu benzeşmeye redif denir. Redif, şiirin ahenk ögelerindendir. Kimi şiirler kafiyesizdir; şiirin ahengini yalnız redif sağlar. Fuzulî'nin Su Kasidesi gibi kimi divan şiirleri de redifine göre ad alır. Kimi divanlarda şiirler redifi oluşturan son harfe göre alfabetik sıraya dizilir.
Yinelenen seslerin özelliğine göre redif kendi içinde ek redif, sözcük redifi, sözcük öbeği redifi, nakarat gibi türlere ayrılır.
Ek Redif
Şiirin ahengi, dize sonlarındaki sözcükleri üzerine getirilmiş aynı görevdeki yapım ya da çekim eki ile tamamlanıyorsa ek redif oluşur.
Tabirin sığmaz kaleme,
Derdin dermandır yâreme.
İsmin yayılmaz âleme,
Aşıklarda meşk olmasa.
Aşık Veysel
Örnekte; kaleme, yâreme, âleme sözcüklerindeki -e eki, ad durum eklerinden yönelme eki olduğu için ek rediftir.
Sözcük Redifi
Şiirde ahenk, dize sonlarına getirilmiş aynı anlam ve görevdeki bir sözcük ile tamamlanıyorsa, sözcük redifi oluşur.
Hep Gölge
. . . . .
Gece ... hep gölge, ger-â-ser gölge...
Leylin ezlâl-i elem dârıyle
Kaldı senden bu muğber gölge...
Mehmet Fuat Köprülü
Sözcük Öbeği Redifi
Şiirde ahenk, dize sonlarına getirilmiş aynı anlam ve görevdeki birden çok sözcük ile tamamlanıyorsa, sözcük öbeği redifi oluşur.
Bir Günün Sonunda Arzu'dan
Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam.
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam.
Ahmed Haşim
Yukarıdaki şiirde Akşam, yine akşam, yine akşam dizesi sözcük öbeği redifini oluşturmaktadır.
Nakarat
Nakarat, bir şarkı ya da türküde, her nazım biriminden sonra yinelenen, şiirde bütünlüğü sağlayan bir ya da iki dizelik bölümdür. Bir şarkı ya da türkü bestelendiğinde nakaratlar arasında beste ayrılığı yoktur. Kavuştak ya da vasıta da denilir; çünkü bir birimi sonraki birime bağlar.
Zeynep Türküsü
Zeynep bu güzellik var mı soyunda?
Elvan elvan güller açmış koynunda.
Arife gününde bayram ayında
Zeynebim, Zeynebim, allı Zeynebim!
Yedi köy içinde şanlı Zeynebim!
Söğüdün yaprağı narindir narin,
İçerim yanıyor dışarım serin,
Zeyneb'i bu hafta ettiler gelin.
Zeynebim, Zeynebim, allı Zeynebim!
Yedi köy içinde şanlı Zeynebim!