Bilgilendirmek, öğretmek amacıyla yazılmış şiirlere didaktik şiir denir. Sözcük Grekçe "didasko"dan türetilmiş. Konusu düşüncedir. Kimi şiirlerde duygu ile öğreticilik iç içedir. Günümüzde öğretici eserler düzyazı ile yazılıyor. Eskiden yararlı düşünceler de belleklerde kolay kalması için küçük şiir dizeleriyle söylenirdi. Atasözlerinin bügünkü söyleniş biçimleri bile bu gerçeği doğrular niteliktedir.
Bunun yanında ilk sözlü sanat ürünlerinin şiir olduğu düşünülürse, öğretici nitelikteki ilk eserlerin de şiir olması çok doğaldır. Zaten yazılış nedeni ne olursa olsun, her sanat eserinde en azından güzel, özlü söz söyleme, iyi bir örnek olma özelliği ile bir eğiticilik, öğreticilik vardır. Sanat eserini söyleyen ya da yazan bunu amaçlamasa bile ortaya çıkan gerçek budur. Yine de çok eskilerden beri ahlâk, din, felsefe, bilim konularında öğretmeyi amaçlayan şiirler de yazılmıştır.
İki Kavga
Bu dünyada kavganın bir türlüsü değil
İki türlüsü vardır. İnsan birini tanıdı mı över,
Öteki ayıplanmalı; ruhları ayrıdır onların.
Biri cengi ve öldürücü savaşı türetir,
O fenasıdır. Hiçbir ölümlü sevmez onu;
O, eli ağır bir adamı bile iş görmeye kışkırtır.
Zira biri bir başkasını çift sürmeye ekin ekmeye,
Evini barkını düzmeye çalışan bir zengini gördü mü,
Çalışmak hevesine kapılır. Komşusu mal mülk ancak zorla edinmeye
İ.Ö. 270'te Aratos doğa olaylarını şiir diliyle anlatır. Astronomi ile meteoroloji olaylarını yazar. Lâtin Edebiyatında Lucretius (İ.Ö. 99), fizik ve ahlâk üzerine yazar, Virgillius tarım bilgisi verir.
Türk Edebiyatında da didaktik şiirin başarılı ürünleri vardır. Bunlar önceleri dinî ve ahlâkî eserlerdir. Sonraları efsane, fıkra, masal ve yergi şiirleri de yazılmıştır. Yusuf Has Hacip'ten Tevfik Fikret'e, Aşık Veysel'e pek çok şair didaktik şiir yazmıştır.
Promete
Kalbinde her dakika şu ulvî tahassürün
Minkar-ı âteşini duy, daimâ düşün:
Onlar niçin semâda, niçin ben çukurdayım?
Gülsün neden cihan bana, ben yalnız ağlayım?..
Yükselmek âsûmâna ve gülmek ne tatlı şey!
Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa...
Müştâk-ı feyz ü nûr olan âtî-i milletin
Meçhul elektrikçisi, aktâr-ı fikretin
Yüklen, getir -ne varsa- biraz meskenet-fiken,
Bir parça rûhu, benliği, idrâki besleyen
Esmâr-ı bünye-hîzini, boş durmasın elin.
Gör dâima önünde esâtir-i evvelin
Gökten dehâ-yı nârı çalan kahramânını...
Ey Varsın bulunmasın bilecek nâm ü şânını.